AHÎLERDEN MÜSİAD’A: CÜMLE ÂLEM BİRDİR BİZE 29.03.2022

MÜSİAD'ın sahip olduğu uluslararası teşkilat yapısı, ekonomik ve ticari birikim ve ilişkilerin; felsefesi ve metotlarıyla muadillerinden belirgin şekilde ayrılacak, özgün bir üniversite yapısını teşkil edebileceğine inanıyorum. Bugüne kadar MÜSİAD zaten bir okul bir akademi vazifesi görmüştü. MÜSİAD bünyesinde faaliyet gösteren, çalışan pek çok isim siyasetten bürokrasiye, ekonomiden sivil topluma kadar farklı alanlarda ülkemize ve devletimize katkı sağlamaya devam etmekteler.

İnsanoğlu tarafından üretilmiş, ona ait ve onun yaşam dinamiklerini çepeçerve kuşatan olguların başında ekonomi gelmektedir. Kimi zaman yalnızca gündelik nafakaya izafe edilecek kadar basit ve dar bir mana çerçevesine sahiptir ekonomi. Kimi zamansa kişiler arasından daha öte toplumlar ve devletler arası ilişkilerde belirleyici temel bir unsurdur.

 

Ticaret yollarında meydana gelen değişimlerin dünya tarihini nasıl değiştirdiğini hatırlamakta yarar var. Diğer taraftan ekonomi, dini gelişim ve yayılım süreçlerinden askeri ve güvenlik stratejilerine yön veren, dini hüküm ve kaidelerde yerini alan, kültürün ve sosyolojinin ve dahi felsefenin de vazgeçilmez bir gerçeği olagelmiştir. Kısacası ekonominin ve onun baş aygıtı ticaretin emek, refah, iş gücü, üretim gibi saikleriyle toplumların kültür ve medeniyetlerine doğrudan yön verebildiği bir hakikattir.

 

Bunun yanında, bir kültür ve medeniyet tarafından ortaya koyulmuş değerler bütünü de, ekonomi fenomenini, onun saiklerini ve bu saiklerin insan'la ilişkisini doğrudan etkilemiş ve yönlendirebilmiştir. Böylece milletlerin hafzalasında ticaret, zengin ve zenginleşme, üretim ve emek esas anlamına kavuşur. Nitekim dünyadaki farklı medeniyet dairelerinin sermayeye atfettiği anlamlar, bu anlamların şekillendirdiği fonksiyonlar muhtelif ve hepimizce malumdur.  

 

Geçmişi anlamanın bugünü anlamak ve geleceği inşa etmek olduğu pratiği, modern zamanda hâlâ geçerliliğini muhafaza etmektedir. Helal kazanmayı, bu kazancı hayır işleriyle, yakındaki ve uzaktaki ihtiyaç sahipleriyle bölüşerek bereket'lendirmeyi şiar edinmiş, sahip olduklarının kırkta birini mutad şekilde paylaşması gerektiğine ve rızkın onda dokuzunun ticaretle temin edileceğine inanılan bir medeniyetin mensuplarının elbette ki bir duruşu ve mesajı vardır. Osmanlı ve Selçuklu şehirlerinin hemen tamamı büyük bir Cuma camii, onun etrafında hanlar, çarşılar ve bedestenler, onun çevresinde mezarlıklar ve mahalleler planlanarak oluşturulmuştur. Kervansaraylardan kapalı çarşılara, medreselerden hayvânâta ve nebâtâta kadar insana dokunan ve onun dışındakileri de gözetip yaşatmayı iki cihan saadetinin amili addeden vakıf kültürü, yukarıda öz bir şekilde ifade etmeye çalıştığımız anlayışın somut birer tezahürüdür.

 

Felsefesi ve dünya görüşüyle yüzyıllardır Anadolu insanının düşünce ve duygu dünyasını şekillendirmeye/beslemeye devam eden Yunus Emre; " Düşmanımız kindir bizim/ Biz kimseye kin tutmayız/ Cümle âlem birdir bize/ Dünya benim rızkımdır Halkı benim halkımdır/Cümle yaradılmışa birgöz ile bakmayan / Şer’in evliyasıysa hakikatte âsidir dizeleriyle bu tezahürün cihan şumûl olup, Anadolu'yla sınırlı olmadığını ve tüm insanlığa hitap ettiğini ortaya koymaktadır. İşte MÜSİAD da, zikrettiğimiz bu değerler bütününü bir duruş haline getirmiş ve Yunus'ta vücut bulan idealin dünyanın her yanına taşınması gereken bir mesaj olduğuna inanan Anadolu insanının emeğiyle, üretim gücü ve birikimiyle ortaya çıkmıştır. Bu mesajı ruh haline dönüştürenlerden sömürgeci çıkmaz, zayıfı ezemez, birlikte kazanmaya, birlikte kalkınmaya, refahtan birlikte pay almaya odaklanırlar.

 

Hamdolsun bugün MÜSİAD, yalnızca ülke içinde değil, dünyanın pek çok farklı bölgesinde ve ülkesinde üreten ve ticaret yapan, yerel iş insanlarını da bünyesine kattığı iki yüzün üzerinde temsilciliğe ulaşmış uluslararası bir niteliğe kavuşmuştur. Aynı oran da yükü ve misyonu bir o kadar ağırlaşmıştır. Zira MÜSİAD yalnızca mensuplarını değil, dünyanın beşten büyük olduğunu, gelir dağılımındaki adaletsizliğin dünya barışını tehdit eden en önemli unsur olduğunu, çok kutuplu çok merkezli çok kültürlü daha kapsayıcı ve adil bir dünya inşa etmenin mümkün olduğunu tüm dünyaya ilan eden Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN'ın liderliğindeki Türkiye'yi de, Türk iş insanları olarak temsil etmektedir.    

 

Bugün gelinen noktada naçizane önerim, MÜSİAD'ın başarıyla tamamladığı kurumsallaşma süreci ve kazanmış olduğu uluslararası niteliği, akademik bir yapıyla yani bir üniversite kurarak taçlandırmasıdır. Günümüzde dünyanın hemen her yanında sertleşen siyasi ve ekonomik rekabetler yaşanmakta. Bu rekabetler beraberinde ayrımcılık, nefret suçları, düzensiz göç başta olmak üzere İslamofobi gibi gerek bölgesel gerekse küresel barışı ve huzuru bozabilecek, ekonomik ilişkileri ve aktiviteleri de doğrudan etkileyebilecek terör gibi güvenlik sorunlarını ve sosyal problemleri doğurmakta, var olanları artırmaktadır. Bunun yanında İslâm dünyası, üretim ve istihdamı öncelemeden finansal politikalarla para kazanan, hatta yerli ekonomilerin belini bükmekten öte küresel ekonomik ve ticari faaliyetler üzerinden siyasete müdahale edebilen ekonomik sistemlerle rekabet edebilme şansını yakalayabilmiş değildir. Dolayısıyla, gerek ülkemizin gerek İslam dünyasının gerekse özellikle koloniyel süreçleri yaşamış tüm toplumlar başta olmak üzere tüm insanlığa sunulabilecek insanı, onun refahını ve gelişimini öncelikli değer gören, adil, birlikte kazanmayı ve kalkınmayı amaç edinen, gelecek yüz yıla dönük sosyo-ekonomik ve siyasi yeni bilimsel bakış açılarının ve politikaların geliştirilebilmesi ihtiyacı vardır. 

 

MÜSİAD'ın sahip olduğu uluslararası teşkilat yapısı, ekonomik ve ticari birikim ve ilişkilerin; felsefesi ve metotlarıyla muadillerinden belirgin şekilde ayrılacak, özgün  bir üniversite yapısını teşkil edebileceğine inanıyorum. Bugüne kadar MÜSİAD zaten bir okul bir akademi vazifesi görmüştü. MÜSİAD bünyesinde faaliyet gösteren, çalışan pek çok isim siyasetten bürokrasiye, ekonomiden sivil topluma kadar farklı alanlarda ülkemize ve devletimize katkı sağlamaya devam etmekteler. 

 

Farklı sektörlerden kurulu komisyonlarla oluşturduğu çatı örgütü yapısıyla hem teşkili hem de ilkeleri ve değerleriyle Ahilik teşkilatının devamı olarak da değerlendirebileceğimiz MÜSİAD’ın araştırma, inceleme ve analiz çalışmaları da kurumun nitelikli bir başka yönüdür.  Bünyesinde hazırlanan kapsamlı raporlar ve nitelikli araştırmalarla; yaşanan her türlü aktüel gelişmenin bölgesel ve küresel ölçekteki etkilerinin kapsamlı şekilde ele alındığı, geleceğe dönük projeksiyonlarıyla diplomasiye ve özelde ticaret diplomasisine, devletimizin ve iş dünyasının politikalarına verimli katkılar sağlanmaktadır. MÜSİAD’ın bir meyvesi olarak yüzüncü sayıya ulaşan Çerçeve Dergisi de içerikleriyle iş dünyasıyla siyaset, kültür-sanat ve toplumsal konularda tüm paydaşları ve onların değerli görüşlerini bir araya getirerek ülke ve dünya gündemine ilişkin konuların makul ve doğru ölçülerde değerlendirilmesine en başından olduğu gibi hizmet etmeye devam edecektir.

 

100. sayısına eriştiği bir dönemde dünyamızın yeni çalkantılar yaşadığı, COVİD 19 pandemisinin etkileri ve soğuk savaş dönemini çağrıştıran bölgesel gerginlikleri, gelir adaletsizliği, göçler, açlık, sefalet ve terör hadiselerinin devam ettiği bir dünyada ÇERÇEVE’nin okuyucularına anlatacağı daha çok dert ve meseleleri olacağına inanıyoruz.

 

30 yıla yaklaşan meslek hayatımıza kattığı değerler ve ilişkilerle çok kıymetli okulumuz MÜSİAD’ın mümbit yayını ÇERÇEVE’nin nice velut ve yararlı sayılar çıkarmasını diliyoruz.

 

Yolun açık olsun MÜSİAD, okuyucun bol olsun ÇERÇEVE …  

 

 

 

Not: Bu yazı, 1995-99 yılları arasında MÜSİAD Genel Sekreter Yardımcılığı yapan Dr. Serdar ÇAM tarafından, MÜSİAD Çerçeve Dergisi'nin 100. özel sayısı için kaleme alınmıştır.