TV NET TELEVİZYON PROGRAMI ‘ÖZEL RÖPORTAJ’ DEŞİFRESİ 11.01.2017

TİKA, 1992 yılında kurulmuş bir ajans ve ağırlıklı olarak bağımsızlıklarını elde etmiş Sovyetler Birliği’nden ayrılan ülkelere destek vermek üzere kurulmuş, o dönemde 6 ya da 7 ülkeye hizmet verirken, bugün 54 ülkede ofisi olan ve dediğiniz gibi 140’ın üzerinde ülkede çeşitli kalkınma yardımları yapan bir kuruluş. Tabi son yıllarda, özellikle son 14 yıllık bir süreç içinde artarak devam eden bir çalışma kapasitesi var. Temel noktamız, hedefimiz, kalkınma yardımlarıyla, sürdürülebilir projelerimizle gidilen ülkelerde kalıcı projelerle kendi kendilerine yetebilecekleri imkânları oluşturmak.

TV NET / 11 Ocak 2017 / Saat: 16.10 / Süre: 17 Dakika

SUNUCU- 16 yayın dilimi içinde şimdi de değerli seyirciler özel bir söyleşimiz var, TİKA’yı konuşacağız, TİKA nedir bunu öğreneceğiz. Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı TİKA değerli seyirciler, 5 kıtada faaliyet gösteriyor. Peki, bu ajans ne durumda, faaliyetleri neler, Türkiye açısından hangi hizmetleri ifa ediyor? TİKA Başkanı Serdar Çam Ankara’da konuğumuz.

Serdar Bey, hoş geldiniz yayınımıza.

TİKA BAŞKANI SERDAR ÇAM- Hoş bulduk.

SUNUCU- Bildiğim kadarıyla 140 farklı ülkede görev yapıyor ve TİKA ve pek çok alanda dünyanın önde gelen kurumlarıyla yarışır halde. TİKA’nın faaliyetlerini öğrenelim önce. TİKA nedir ve şu anki durumda nasıl bir tablo bize çiziyor TİKA?

TİKA BAŞKANI SERDAR ÇAM- Evet, öncelikli olarak çok teşekkür ediyorum davetinizden dolayı ve tüm seyircilere selamlarımızı, sevgilerimizi iletmek istiyorum.

TİKA, 1992 yılında kurulmuş bir ajans ve ağırlıklı olarak bağımsızlıklarını elde etmiş Sovyetler Birliği’nden ayrılan ülkelere destek vermek üzere kurulmuş, o dönemde 6 ya da 7 ülkeye hizmet verirken, bugün 54 ülkede ofisi olan ve dediğiniz gibi 140’ın üzerinde ülkede çeşitli kalkınma yardımları yapan bir kuruluş. Tabi son yıllarda, özellikle son 14 yıllık bir süreç içinde artarak devam eden bir çalışma kapasitesi var. Temel noktamız, hedefimiz, kalkınma yardımlarıyla, sürdürülebilir projelerimizle gidilen ülkelerde kalıcı projelerle kendi kendilerine yetebilecekleri imkânları oluşturmak.

Bugün bakıldığı zaman pek çok ülkede aslında kendi ihtiyaçlarını karşılayabilecek her türlü doğanın vermiş olduğu nimetler, ikramlar, sistemler mevcut. Fakat tabi bunların yönetilebilmesi, kullanılabilmesi ve bir şekilde dünyayla rekabet edebilmesi için birtakım tecrübelere ve tecrübe paylaşımlarına ihtiyaç var. Bu manada bizim ülkemizde birikmiş, sadece TİKA bünyesinde değil, diğer bakanlarımızın, hemen hemen her alanda, tarım, sağlık, hayvancılık, eğitim gibi pek çok alanda çeşitli çalışmalar yapan kuruluşlarımızla işbirliği yaparak, ortak projeler geliştirerek, o ülkelerde kalıcı ve kendi ayaklarının üzerinde durabilecek faaliyetler, hizmet yürütmekteyiz.

SUNUCU- Yani bu söylediğiniz eğitim, sağlık, farklı alanlardaki yüksek projeler know-how mı? Yani bu projelerin kiralanması, paylaşılması, satılması anlamına mı geliyor, TİKA’nın böyle farklı bir misyonu, özelliği mi var?

TİKA BAŞKANI SERDAR ÇAM- Tabi gidilen ülkeye göre, ihtiyaca göre talepler belirleniyor, öncelikli olarak tabi ki ihtiyaç analizleri yapılıyor. Ama temel noktada bakıldığında, aslında TİKA ne iş yapar diye bir soru sorulduğunda, TİKA bir annenin karnındaki bebeğinin hayat başlangıcından itibaren hayatın içindeki bütün ihtiyaçları ve vefatına, ölümüne kadar geçecek her alandaki ihtiyaçları giderebilecek proje üreten bir kurumsal kapasite konumunda. Dolayısıyla bir doğumhanenin inşaatı, bir sağlık eğitiminin verilmesi, anne-çocuk sağlığı merkezlerinin kurulması da TİKA’nın faaliyeti içinde, bunun arasında işte gıdanın, diyetin, bebek sağlığının, insan sağlığının giderilmesine dönük çalışmalar da, tarım, hayvancılık, meslek edindirme, kapasite geliştirme, kültür, sanat gibi pek çok alandaki ihtiyaçların karşılanması gibi,  hatta dediğimiz gibi gasilhane inşaatı, cenaze aracının karşılanması gibi pek çok alanda hem eğitim, hem danışmanlık, hem de donanım desteği vererek proje destekleri vermektedir.

Dolayısıyla gidilen her ülkenin kendi ihtiyacını öncelikler sırasına göre bu proje çeşitliliği değişmektedir. Örneğin Somali’yle ilgili yapılan çalışmalara bakıldığında, öncelikli olarak bir insani kapasitesinin arttırılarak destek verilmesiyle birlikte, daha sonra uzun soluklu, uzun vadeli sağlık projeleri, hayvancılık projeleri, hastane inşaatı, yol inşaatı gibi projelere girip, ülkemiz en önemli noktada onlara destek vermiştir.

SUNUCU- Peki, bir de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın TİKA için özellikle Türk tipi kalkınma modeli tanımı getirdiğini biliyoruz, farklılaştığını anlıyoruz buradan da. Bunu biraz açar mısınız, Türk tipi kalkınma modelinden ne anlayalım?

TİKA BAŞKANI SERDAR ÇAM- Tabi bu Sayın Cumhurbaşkanımızın ifadelerinde değil, aslında dünyadaki pek çok literatürde yer alan, artık literatüre girmiş Türk tipi kalkınma modeli hamdolsun konmuştur artık. Bunun temel noktası, tabi Türkiye’nin son yıllarda almış olduğu inisiyatif, göstermiş olduğu performans ve iş kalitesi açısından ortaya konan farklılıklardan kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla sadece yardımı yapıp çekilen veya yardım yaptıktan sonra birtakım beklentilerde giren ülkelerden çok daha farklı olarak, içerik olarak ve tarz olarak aslında farklı bir yaklaşım içindeyiz. Temel noktaya bakıldığında aslında yine Cumhurbaşkanımızın, devletimizin bakış açısıyla alakalı bir farklılık var, yani meselenin merkezine insanı koyuyor. Tarihimizden gelen, geleneğimizden gelen başkalarının derdiyle dertlenme ve onların ihtiyaçlarını bir şekilde kendi ihtiyaçları gibi görme, kendini onunla eşitleme gibi bir yaklaşım var. Yani benim malım, benim param, benim hayatım, benim lüksüm, benim alış veriş merkezim mantığıyla bütün hayat standartlarını kendi merkezi ekseninde oluşturan, kendi devletin kalkınmasının dışında hiçbir devletin derdiyle uğraşmayan bir yapının aksine, başkası mutsuzsa ben de mutsuzum mantığıyla yaklaşan bir tarihi geleneğimiz, bize gelen bir mirasımız var, vakıf medeniyetimiz var, tasadduk etme medeniyetimiz var, alışkanlıklarımızı var, tabi dinimizden gelen zekât müessesimizden de kaynaklanan birtakım yaklaşımlarımız var.

Dolayısıyla bakıldığında, Türkiye geçmişte de yardım almış bir ülke olarak başkalarının yardım alma konumundaki ihtiyaçlarını ve yaklaşımlarını çok iyi görebilen, hissedebilen ve empati yapabilen bir ülke. Başkalarının onurunu ezerek, onları aşağılayarak, tepeden bakarak fakirliğin ya da zenginliğin bir üstünlük aracı olmadığını görerek dost doğru bir yaklaşım sergileyen bir yaklaşımımız var. Dolayısıyla, devlet düzenimizden, sistemimizden kaynaklanan bir yansımayı TİKA olarak yapmaya çalışmaktayız. Bu öncelikli olarak farklardan bir tanesi.

Diğer bir farkı Türkiye’nin tabiri caizse kaşıkla verip, kepçeyle talep etme konumuna girmiyor. Yani ben sizin ülkenizde şu şu yardımları yaparım, ama karşılığında da altın madenlerinizi kapatacağım, petrol kuyularınızı ben işleteceğim doğal organik arazilerinizi kapatacağım ve bu şekilde de bir yardım modeli sergileyeceğim. Bu bizim anlayışımıza göre bir yardım modeli değil. Neden? Sömürü tekniklerinin yeni bir bakış açısı. Türkiye bu noktada da hiçbir zaman o ülkenin kaynaklarına, varlıklarına göz dikmeden çeşitli yatırımları karşılıksız, herhangi bir beklenti içinde olmadan yapmaya çalışmakta. Tabi bunu kast ederken herhangi bir beklenti derken onların haksız bir şekilde mallarına gasp etmek anlamında söylüyoruz. Tabi ki TİKA’nın veya AFAD’ın, Kızılay’ın veya Türkiye’nin dış ülkelerde yapmış olduğu bütün çalışmalarının fazlasıyla karşılığı ülkemize de gelmektedir. Bununla ilgili de tabi ki teknik disiplinli bir çalışma yaparak ülkemizin siyasette, diplomaside, ticarette ve ikili ilişkilerde yatırımda bütün imkânlarının daha da gelişmesine dolaylı katkı sağlamak içinde bir çaba sarf etmekteyiz ve hangi ülkede dış yardımlarımız artmışsa o ülkede de doğal olarak dış ticaretimiz, yatırımlarımız ve ikili ilişkilerimi artmıştır, onun için bunu da ayırt etmek gerekiyor. Bunun yanında pek çok farklılıklar var.

SUNUCU- Serdar Bey, o halde Türkiye sömürmeyen bir ülke olarak ya da TİKA sömürmeyen bir ajans olarak burada farklılaşıyor. Gerek Afrika’da, gerek farklı ülkelerde özellikle Batı’nın asırlar boyunca yürüttüğü faaliyetler göz önünde bulundurulduğunda. Bir de Türkiye adına OHAL’de bu sürece baktığımızda yumuşak güç ya da soft power olarak mı faaliyet gösteriyor TİKA bunu mu ortaya çıkarıyor, bunu mu anlayalım?

TİKA BAŞKANI SERDAR ÇAM- Tabi işin içinde olan işin içinde olan biz teknisyenler olarak gönüllü veya bürokrat olarak çalışan arkadaşlar olarak biz açıkçası bu tabirleri çok fazla kullanmamaya gayret gösteriyoruz. Yani bize bunu talimatlandıran, bize bu yetkileri ve görevleri veren irade, siyasi irade, Hükümet tabi ki bu noktada yapılan çalışmaları aktarırken anlatma ihtiyacı hissedebilir. Ancak biz öncelikli olarak bir yumuşak güç soft power veya bir güç tanımı yaparak yapmamızın karşı tarafa yanlış bir mesaj vereceğini de dikkat etmeye gayret göstermekteyiz. Biz öncelikli olarak ülkemizin, devletimizin irade olarak bize vermiş olduğu yetki ve imkânları en güzel şekilde vermeye çalışıyoruz. Buradaki amacımız öncelikli olarak faydalanmak isteyen ihtiyaç sahiplerinin en güzel şekilde sahiplenmesini sağlamamız. Ancak bunun arka planında diğer ülkelerde veya söz konusu olan bazı gelişmiş ülkelerdeki gibi biz bunu işte birtakım menfaatlere dönüştürebiliriz hesabı veya konuşmasına girmeksizin karşılıklı olarak sizin de kazanacağınız, bizim de kazanabileceğimiz, bizim de kazanabileceğimiz alanlarımız bakın bunlardır.

Teknoloji istiyorsanız, kesinlikle Türkiye’den teknoloji alabilirsiniz, çok güzel makine üretimlerimiz, teknoloji üretimlerimiz var. Bilişimle alakalı birtakım ihtiyaçlarınız varsa, yetişmiş insan kaynaklarımız var. Tarımla ilgili şu konuda tecrübemiz var, sağlık konusunda bu konuda tecrübemiz var şeklinde bütün kaynaklarımızı o ülkeye en güzel şekilde de aktarmanın gayreti içindeyiz. Herhangi bir ülkede bir faaliyet yaparken tedarik edilecekse öncelikli olarak tabi ki Türk mallarının tercih edilmesi konusunda bir gayret göstermekteyiz. Metodoloji olarak, sistem olarak bütün çabalarımızı o noktada sarf etmekteyiz.

Tabi bugünkü çağda baktığımızda özellikle bugün ekonominin, finansın, ticaretin öne çıktığı, siyasetin öne çıktığı, diplomasinin öne çıktığı ve haksızlıkların bu şekilde ayan beyan ortaya çıktığı. Bir tarafta 3 milyon mazlumla uğraşan dışarıdan gelmiş komşularından gelmiş misafirleriyle hemhal olan, dertleşen Türkiye’nin alması gereken birtakım destekleri almadığı, bu konuyla ilgili olarak gerekli hassasiyetin gösterilmediği bir noktada Türkiye Cumhuriyetinin bir kurumu olarak ve fertleri olarak biz de görünürlüğümüzü her noktadaki diplomatik atağımızı ve tırnak içindeki o soft power konumunu en güzel şekilde değerlendirme gayreti içindeyiz. Ve bu çerçevede de aslında bakıldığında bir taraftan bizi eleştirirken, diğer taraftan da Türkiye’nin bu muazzam atak durumuna ve sadece Suriye, Irak burnunun dibindeki ülkeler değil, okyanusta, Pasifik adalarında, Latin Amerika’da, … Bölgesindeki bütün hiç adı sanı duyulmamış ülkelerde dahi Türkiye’nin aktif bir şekilde insanların ihtiyaçlarını gidermeye dönük çabalarını ve gayretlerini biraz şaşkınlıkla, biraz da kıskançlıkla takip ettiklerini de bilmekteyiz.

SUNUCU- Şimdi bu kıskançlık dediniz ya o kıskançlıkla takip edenler arasında FETÖ’de var sanırım. FETÖ’nün malum pek çok Türkiye’nin uluslararası kuruluşuna zarar vermeye çalıştığı da ortada. TİKA’ya yönelik de uzun süredir birtakım taarruzlar var. TİKA bununla nasıl mücadele ediyor ya da bu konuda neler söylenebilir?

TİKA BAŞKANI SERDAR ÇAM- Tabi bu çok önemli ve bütün vatandaşlarımızın, ülkemizdeki bütün herkesin sahip çıkması gereken en önemli konulardan bir tanesi. 15 Temmuz gecesinden sonra biz TİKA’da yapmış olduğumuz ilk toplantı da Pazartesi günü devletimizin imkânlarıyla bize birtakım güçler verildi, bütçelerimiz var. İnsan kaynakları potansiyelimiz var, yetişmiş olan insan kadromuz var, uzmanlıklarımız var, yabancı dilleri bilen arkadaşlarımız var. Bütün bu enerjimizi daha çok bir şekilde seferber ederek yurt dışında bu hain örgütün saldırılarına karşı ve oluşumlarına karşı bir mücadelede enstrüman olarak kullanma çabamızı ilan ettik, açıkladık.

Tabi esas biz 15 Temmuz’dan önce bu konuda tedbirliydik, yani TİKA aslında kuruluşundan bu tarafa yabancı örgütlerin, özellikle Türkiye’yi sevmeyen, Türkiye’nin aleyhinde olabilecek, Türkiye’nin büyümesinden, gelişmesinden kıskanç duyabilecek, rekabet içinde olan örgütlere, tehditlere karşı da bir şekilde duyarlı olmaya çalışıyor. Çünkü siz herhangi bir ülkeye gittiğiniz zaman, pek çok ülkenin rekabeti altındasınız, iyi niyetli bir rekabet de var, haince bir şekilde ülkemizin çıkarlarına ters düşebilecek birtakım dolaylı saldırılar içinde olabileceğinizi de dikkate alarak bizim kurumumuz bu manada dikkatli hareket etmektedir, STK işbirliklerine ve ilişkilerine hep mesafeli davranmaya gayret göstermiştir.

Ama tabi bu bir hain örgüttür, çok sinsi bir şekilde devletimizin bütün kurumlarına sızdığı gibi, kısmen bizim kurumumuzda da yer almış olsa bile onların 17-25’den itibaren, yani bir terör tehdidi olarak devletimiz algıladıktan sonra büyük bir mücadeleye giriştik. 17-25 Aralık’tan bu zamana yaklaşık 3 yıldır hemen hemen her ülkede çeşitli ziyaretlerde, toplantımızda, ülkemize gelen misafirlerimize bu örgütün ülkemizde sağlamış olduğu güç ve imkânlarla ne büyük tehditler ve ne büyük sıkıntılar oluşturduğu en güzel şekilde anlatırken, kendilerini de uyarmaya gayret gösterdik. Çünkü Türkiye’nin siyasi iradesi, kapasitesi, ekonomik altyapısı bununla mücadeleye hamdolsun yettiği için başarılı oldu, ancak…Ülkeleri için o geçerli değil. Bugün pek çok ülkede hala onlar tehdit altında, bürokrasisine sızmış durumda, siyasetine sızmış durumda, ekonomik alanlara sızmış durumda. Türkiye’ye destek oluyoruz diye bu hain örgütün birtakım kuruluşlarına destekler verilmiş, okullar açılmış.

Onun için, biz TİKA olarak o 17-25 Aralık’tan bu tarafa yapmış olduğumuz çalışmaları arttırarak özellikle 15 Temmuz’dan sonra devam ettik, konferanslar, sergiler, toplantılar, istişareler tertip ettik. Bir de, benim muadilim olan yardım kuruluşları başta olmak üzere çeşitli diplomatik misyonlara bu örgütün Türkiye’de açmış olduğu sıkıntıları, saldırıları ve 15 Temmuz’daki yaşanan hain katliamın ve acılarının bütün fotoğrafını, tablosunu en güzel şekilde aktarmaya çalıştık.

Tabi bu kısa sürede bitecek bir çalışma değildi, sinsi bir örgüt olduğu için el birliğiyle hepimiz, devletin bürokratları, STK’ları, özellikle de yurt dışında faaliyette bulunan bütün çalışma arkadaşlarımızla gayrete devam edeceğiz. 

SUNUCU- Peki, TİKA’nın pek çok alanda faaliyet gösterdiğini ve çok önemli adımlar attığını anladık.

Çok teşekkür ederiz Sayın Çam, katkı ve bu aktardığınız bilgi ve yorumlar için.